Klasik psikoloji yöntemler ile çalışan bir psikolog değilim ben, o yüzden hikayemi anlatırken özellikle enerji psikolojisinden beslendiğimi belirtmek isterim. Klasik psikoloji kuramlarına saygım çok büyük olsa da bazı blokajların çözümlenmesi için varlığı artık kanıtlanmış enerjiler ile de çalışmanın gerekli olduğuna inanıyorum, tabi ki önce klasik psikoloji eğitimini tamamladıktan sonra.
Konumuza gelecek olursak, aslında günümüzde birçok kadın da duyduğum gibi benim de sorun yaşadığım konu ilişkilerim ile alakalıydı. Danışanlarımla konuşurken bu konular sanki çok kolay çözümlenebilirmiş gibi gelse de iş başa düştüğü zaman durum biraz farklı oluyormuş, gördüm, yaşadım.
Ya hep aynı tarz kişileri kendime çekiyordum ya da hep aynı tarz ilişkileri yaşıyordum. Uzun süredir yaptığım çalışmaların sonucunda, tamam, gördüm ilişki yaşamak ile ilgili bir çekincem vardı ama nedense bir türlü işin tam köküne ulaşamıyordum. “Baba – kız ilişkisi ve bunun kızların romantik ilişkilerine etkisi” üzerine tez yazmıştım, iletişim ile ilgili kitap yazmıştım ama kendi tıkanıklığımı bir türlü çözemiyordum.
Biliyorum ben kendi içimde ne yaşıyorsam aslında gerçek hayatta da onu yaratıyordum. Yani bu yaşanılan ilişkilerde suçlanacak kimse yoktu, tamamen benim ilişkiden korkmamdan kaynaklanıyordu ama neden bir türlü bulamıyordum.”
Derken, derken 13 yaşından beri yaptığım yoga çalışmalarımı pandemi sürecinde arttırmaya başladım. Zaten eve hapis kalmışız krizi fırsata çevireyim dedim ve evde baş aşağı yaşamaya başladım. Şaka bir yana uzun saatler yoga pratiği yapmaya başladım. İşin fiziksel yanından çok ruhsal kısmıyla ilgileniyorum açıkçası, o yüzden bolca çakralarım ve kendi enerjim üzerine çalışmaya başladım . Zannediyorum ki kalp çakramdan dışarıya pozitif enerji saçarsam bütün ilişkilerim yoluna girecek, sihirli değnekler iş başına geçecek. Çok yanlış olmasa da konuya biraz eksik yaklaşmışım.”
Doğamız gereği biz kadınlar biraz daha vermeye, karşımızdakini beslemeye meyilliyiz. Zannediyoruz ki karşımızdakinin, bu ister eşimiz olsun ister çocuğumuz, ihtiyaçlarını karşıladığımız zaman sevilip sayılacağız, bolca alkış alıp, el üstünde tutulacağız. Ve hatta ne yazık ki coğrafyamızdan da kaynaklanan bir çok inanış sayesinde bizlerin bilinç altına işlenen için bu inanışa fark etmesek de uyum sağlıyoruz. Böylece şifalanmayı karşımızdakini beslemek sanıyoruz.
Ama ne yazık ki çok kritik bir noktayı unutuyoruz ki karşımızdaki de bizi beslemek istiyor. Ve biz onun bu isteğine fark etmeden de olsa karşılık vermediğimiz zaman karşımızdakini kendimizden uzaklaştırıyoruz. Şöyle düşünün siz tam hevesle eşinize yemek yapmışsınız onu beslemek istiyorsunuz ama o eve tok geldiğini söylüyor ve bir de üstüne o bize yemek hazırlamak istiyor. Nasıl hissederdiniz kendinizi? Hem karşınızdakini besleyemediğiniz için hedefinizi gerçekleştirememiş, hem karşınızdaki tok hali ile size bir şeyler hazırlamak istediği için belki yetersiz ve aynı hisleri paylaşamadığınız için belki biraz kopuk. E şimdi bu ilişki nasıl yürüsün sorarım size.
Ben de bütün bu karmaşalar ve sorgulamalar arasında bir gün kalp çakramı açmak üzerine yoga yapmaya başladığımda hayatımın en büyük farkındalığı ile karşılaştım. Demin de anlattığım üzere önleyemediğim iç güdülerimle enerjimi karşımdakine aktararak ilişkimizi şifalandırmaya çalıştığım bir meditasyon sırasında aslında enerjiye ihtiyacı olanın kendi kalbim olduğunu ve aslında karşımdakinin enerjisini alamayanın ben olduğumu anladım. Benim için çok önemli bir farkındalıktı. Kendimde olmayan bir şeyi başkasına vermeyi bekliyor ve açmadığım kapımdan içeri girmesini bekliyordum. O gün bu gündür o meditasyonlar yapılırken önce kendimi sonra karşımdakini şifalandırmaya başladım. Sonuçta ben huzurlu ve mutlu olmazsam bunu ilişkimde de paylaşamam. İster romantik ilişkiler olsun ister sosyal başka ilişkilerinizi incelemeden önce dönüp kendinize bakın derim. Acaba sizin kapınız bir ilişki yaşamaya ne kadar açık? Önce kendinizi sevin, sonra kendinizi sevmenize neden olanı.