Umut Etmek Üzerine – Kirli Beyaz Kedi

Anasayfa » Projects » Umut Etmek Üzerine – Kirli Beyaz Kedi
Umut Etmek Üzerine – Kirli Beyaz Kedi

Hayatta hepimizin var olmayı en çok hak ettiği an, en “mutlu, umutlu” olduğu andır. Çünkü insan umuduyla var olur, yaşar. Yaşamı anlam kazanır. Peki ya mutluluk içinde her daim umut barındırmak mıdır? Yoksa o umudu her zaman her koşulda var etmek midir? Mutlu olmak bir seçimse eğer en çok her şeye rağmen bu seçimi yapanlar mı var olmayı hak eder. Gerçekten var olmayı, kanlı canlı yaşamaktan çok duygularıyla, ruhuyla yaşamayı… Bu noktada çok doğru bir yerden bakıyoruz, en dıştan en içe doğru anlamlandırıyoruz kendimizi.

Umut etmenin, tutunabilmenin, mutluluğun bir seçim olduğunu kavrıyoruz. Elbette ki her birimiz her koşula rağmen mutluluğu seçebilmek için aynı sınavlardan geçmiyoruz. Bazılarımız çok soğuk, buzlu kimimiz ateşten, yanan kıyafetlerle uyanıyoruz her sabah. Sanki hiç çıkaramayacağımız kadar içimize, tenimize işlemiş kokuları, duruşları var. Çıkarmak, askıya asabilmek ya da atıp kurtulabilmek her birimiz için kolay olmayabiliyor. Ama unuttuğumuz bir şey var! Bizler üzerimizdeki bu kıyafetlerle doğmadık. Her birimiz eşit, özgür, temiz ve ilk ana dönmeye hazırız. Hiçbir sorun ne kadar büyük olursa olsun, ne kadar içimize işlemiş olursa olsun tüm varlığıyla size ait olamaz. Size ait olan tek şey düşüncelerinizdir. Ruhunuzdur… Bedenimiz dahi bize emanetken, o bile değişiyor dönüşüyorken düşüncelerimiz, düşünce kalıplarımız, dünyayı algılayış şeklimiz neden değişmesin? Sorunları yok etmekten yok saymaktansa onları olgunlukla kabul edip ruhumuzdan özgür bırakmak neden imkansız olsun?

Her şeyden önce biri veya bir durum bizi umutsuzluğa mutsuzluğa kendimizi sorgulatan haksız bir duyguya sürüklediğinde vazgeçmeyi bilmeliyiz. Vazgeçmek bir son değil her şey için bazen yeni bir başlangıç, kendimize verdiğimiz saygı dolu bir vaat olur gelecek için. “Vazgeçmek” bir korkaklık, mücadeleden kaçış değil bir kangrenden kurtuluştur. İnsanların gözünde korkak olmamak için pek de uzun olmayan hayatımızı vazgeçmeden her gün yeniden yaralanmaya adayamayız.Genelde en yakınlarımız, söyleyemediğimiz ya da söylesek de anlaşılamadığımız o ateşten kıyafetlerin baş tasarımcısıdır aslında… Diğer insanlardan, yakınlarımızdan, akrabalarımızdan,sevgilimizden, dostlarımızdan gerekirse en yakınlarımızdan… Ama asla kendimizden vazgeçmemeliyiz, kendi duygularımızdan, kendimize ait olan sorumluluklarımızı yerine getirmekten, kendimizi sevmekten ve saygı duymaktan asla vazgeçmemeliyiz. Oysa ne çok diğerleri için kendimizden vazgeçip bizim için dikilen o korkunç kıyafetlerle aynaya bakıp kendimizi sorgulamışızdır öyle değil mi? Şimdi sormak gerekir, Biz miyiz o sorunun kendisi yoksa aynadaki o korkunç eser bize biçilen bir kıyafet mi? Bu teselli benden tüm kirli beyaz kediler için🤍