Öncelikle iyi ki bu sayfaya denk gelmisim. Gün içinde okuduğum hikayelerde kendimi bulmak, kendi yanlışlarımı bir yerlerde baska insanlarında yapiyor oluşu yalnız olmadığımı gösteriyor. Bir şekilde hepimiz insanız ve yanlışlarımızdan ders alıyoruz. Aslında benim çok büyük bir hikayem yok. Çok büyük bir aşkın bitişi, sonrasında sarsıcı bir ayrılık gibi de değil tam. Fakat içinde kendimle ilgili büyük dersler var.
Bir adam sevdim hem de normal şartlarda asla sevmeyeceğim bir adam. Belki karma borcumu ödedim. Belki almam gereken dersler vardı. Bilmiyorum. Aynı yerde doğduk ve büyüdük. Ailecek birbirimizi tanır ve biliriz. Abilerimiz, ablalarımız herkes tanışır. Ben bu adamla hiç beklemediğim bir şekilde kendimi flört ederken buldum. Bir gel, bir git. Bazen var, bazen yok. Evet doğru her seferinde bana ilişki istemediğini, özellikle bu ailenin kızı olduğu için beni üzmekten korktuğunu söyledi. Bunu hep söyledi ama hareketleri bu sözleri ile tersti.
Ailesinin başa çıkamadığı, çalışmayan, ailesinin parasını yiyen serseri, kendi bildiğini okuyan bir adamdı. Bir de üstüne yıllar önce uzun ilişkisi yaşadığı kızı yakın bir arkadaşıyla aynı yatakta basmış bir adam.. Psikolojisi bozulmuş. O günden sonra ilişkiye tövbe etmiş bir adam. Fakat başka birinin yaşattığı bir duygu, insanın kendine hayatına mal olur mu? Ama yemin ederim beni seviyordu. Belki olmuyordu, bana olan aşkından kendini frenliyordu. Bende aldatılmaktan korkan bu adamın ellerinden tutmak istedim. Onu iyileştirmek istedim. Sevginin korkacak bir şey olmadığını göstermek için savaş verdim. Benim en büyük güçsüzlüğüm duygularımın kölesi olmak iken, onun en büyük güçsüzlüğü duygularını bastırıyor olmasıydı. Belki de tam tersi. Bilmiyorum.”
2.5 sene boyunca kendimi bu adama cesaret vermeye adadım. Bana karşı hisleri olduğuna onu ikna etmeye çalıştım, aslında bunu onun yapması gerekiyordu. Savaş verdim. Ama ailesinin bile terk ettiği bir adama ben mi yardım edecektim? Çok sevdiğim bir söz var; “Kişi kendi yediğinden ikram edermiş”. Bende sevgi vardı ve ben ona sevgi verdim. Onda ise dengesizlik vardı. Bana bunu verdi.
Ben kendi ayakları üzerinde duran, yetişkin bir öğretmenim. Ailem ve çevrem tarafından sevilen, saygı duyulan bir kadınken, bir tek bu adama kendimi sevdiremedim. Bir geldi, bir gitti. Bunu o kadar rahat yaptı ki. Her zaman bir bahanesi vardı çünkü, ilişki istemiyordu ve her seferinde ben sana bunu zaten söylemiştim diyordu. Ama biri size tokat atarken, diğer yandan sevdiğini söylüyorsa, siz hangisine inanırsınız? Çok üzüldüm. Çok yıprandım. Onun yüzünden hep kendimi suçladım. Sonra durdum ve kendime baktım. Ben çapsız bir insan yüzünden kendi değerimi unutmuştum. Hayatta kaybolmuş birine yalnızca o isterse yardım edebilirsiniz. Ben kendi bataklığında boğulmuş ve bu durumdan memnun olan bir adama yardım edemezdim. Şimdi hala içimde bir yerlerde sızlayan yaralarım var. Fakat bu sefer gözlerim açık. İçim rahat. Şunu biliyorum ki: Her şey olması gerektiği gibi oldu. Belki beni çok seven anne ve babamın duaları beni bu adamdan kurtardı. Şimdi ser gibi görünen bu duruma, yarın olmadığı için dua edeceğim.
Şunu anladım: insan yalnızca kendinin kurtarıcısı olabiliyormuş. Bütün kadınlara mesajım bu. Kimseyi iyileştirmeye çalışmayın. Kişi kendini düzeltmediği sürece, yaptığınız çabaların bir anlamı yok.”