32 yaşındayım.
Bekarım.
Tam anlamı ile bir kariyerim yok.
Farklı farklı işler değiştirdim, ancak hala tam olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
Anneannemin evinde yaşıyorum. Nasıl olsa kirası yok. Annemler sürekli oturduğum evi kiraya vermeye çalışıyor. Beni de hayırsız evlat olarak görüyorlar.
Aile yemeklerinden çok sıkıldım.
Ne zaman evleniyorsun?, Bu sefer ne iş yapıyorsun?, Kilo mu aldın sen? Sorularından artık çok sıkıldım.
Sık sık ablamla karşılaştırılıyorum.
38 yaşında. Evli. Çocuklu. Avukat. Daha ne. Süper çocuk ablam.
Ben ise ailenin yüz karası.
32 yaşındayım evet.
Henüz bir kariyerim ve eşim yok evet.
Başarısız da sayılıyor olabilirim.
Ancak bu ileride başarısız olacağım anlamına da gelmiyor.
Biraz inceledim.
40 yaşında evlenenler de var.
50 yaşında kariyer yapanlarda.
Hatta 75 yaşında ilk defa zengin olanda var.
En sevdiğim söz şudur; hayat düz bir çizgi de akmaz. Yukarı, aşağı, çapraz.. Bir sürü yol var.
Yani belki de benim sınavlarım henüz tamamlanmadı. Ya da belki sınavlarım daha yeni başladı.
Bu bir isyan mektubu değil yanlış anlamayın.
Bu bir kabul mektubu. Kendim tüm eksikliklerim, başarısızlıklarım ve olumsuz duygularıma rağmen kabul ettiğimi gösteren bir mektup. Bir bakış açısı.
Evet, 30 yaşında hayal ettiğim hiçbir şey olmadı.
Bazen bok gibi de hissediyorum.
Dün mesela kendimi zorla duşa soktum, ağlamam belki azalır, belki biraz daha kendime gelirim diye.
Bugün ama yeni bir gün. Dün bitti geçti. Bugün var.
Toksik pozitiflik size her şey güzel olacak der. Her şey güzel değil. Her şey güzel de olmayacak.
Ama hayatın gerçekliğini kabul ettiğinde, verdiğin savaşta sanırım bitecek.
Benim kendim ile savaşım bitti. Kabul ettim. Bekarım. Başarısızım. Ok. Tamam. Önümüze bakalım. WOPO Ailesi ile paylaşmak istedim.