Saçından konustugu cümlenin vurgusuna kadar aşık oldum…Önce kendime itiraf edemedim kaçtım… Sonra o büyük gün geldi yüzleştim gördüm. Dokundum ona. Beraber güldük. Beraber küfrettik hayata, insanlara ve düzene…
O herkesin hayran oldugu bir yaşam koçuydu. Herkesin düşüncelerine alkış tuttugu bilge bir adamdı. Aramızdaki yaş ve kültür farkına rağmen yanımda çocuklaşabiliyordu. Gözlerinin içi parlıyordu.
Onla geçirdiğim an hiç bitsin istemedim. Sanki herşey ertesi gün bal kabagına dönecekti. Korkuyla karısık heyecandı hissettiklerim. Yanındayken kendimi bırakmayıp, güçlü imaj sergilemem aslında benim ne kadar güçsüz oldugumun belirtisiydi. Ve o bunların hepsini biliyordu aslında. Beni vuran cümle “ Keşke senle 20 yıl önce karşılaşsaydık, kesin eşim olurdun” demesiydi
Çok hayrandım hala da hayranım. Ama hayran oldugun biri ile yakınlaşırsan ya elin ya kalbin bos kalır demiş Dostoyevski…Ta kendisini yasıyorum Sonrasında ne mi oldu? Ben kovalayan o kaçan…Bilinç altım korkularım su yüzüne çıktı. Ben herşeyi ona anlatmak istedim. Peşine düştükçe kayıtsız kaldı görmedi, okumadı beni…Bu kadar ilgi ve sevgimi belli etmeseydim sorusu kapladı benliğimi. Gururum kırıldıkça onla 2. Kez görüşmenin hayalini kurdum. Gecem gündüzüm ondaki o karanlığı aydınlığa çevirme planları ile gecti …Ama olmadı…Ben ona yaklaşmaya çalıştıkça o beni yaktı. Konuşamadık yüz yüze. Anlatamadım içimdekileri. Fakat hep yazdım ona …Sevgimin büyüklüğünden ya da tutkumdan dolayı cezalandırıldım sanki…3 aydır hiç bir bağlantı ya da iletişim kurmadım. Acaba aklına geliyor muyum?
Sonrasında yine şartları zorladım hep neden diye sordum. Sordukça o benim canımı daha çok yaktı hem de hiç birşey yapmadan…
Acaba bunların hepsini beni kendime getirmek için mi yaptı?? Diye düşünmeden edemiyorum.O insan benim hem galibiyetim hem mağlubiyetim oldu. İçimdeki farkındalıgı uyandırdı ve hayat amacımdaki yolumu anlamamı sagladı. belkide…Ama yaşadıklarımı da hazmedemiyorum. Ben bunları, bu belirsizlikleri bu yaşananları hak etmedim. Bana bunları yaşatan adam bi başkasına rehber olup, yaşam koçluğu yapıyor üstelik… Bana söyleyemediklerini bir başkasına rehper olarak söylüyor. Farkındalıktan bahsediyor, bir çok kitleye sesleniyor.
Beni görmezden gelişleri beni cok yaraladı sonuç olarak… Aslıcım diye alıp karşına konuşsaydı bende bu kadar yıpranmayacaktım. Kendimi üzerinde deney yapılan fare gibi kobay gibi hissediyorum. İnsan bir şeyi gerçekten istemiyor ise bunu açık bir şekilde ifade edebilmeli… Arafta kalmışlık bizi daha çok yorar ve üzer. Bende arafta olduğum için bu şekilde hissediyorum.
O benim ruh eşim ya da mihenk taşımdı fakat bu kavramların karşılığı her daim sonsuz mutluluk demek değilmiş. Bazen bazı insanlar hayatımıza bizi geliştirmek ve bizde eksik olanı göstermek için giriyor. Onlar sayesinde bir şeyler öğrenebiliyoruz ve gelişiyoruz. Bu hikaye bana bir çok şey öğretti. Sayesinde geliştim ve gelişiyorum. Umarım hikayem diğer kadınlara da ilham olur. Ruh eşiniz eşiniz olmak zorunda değil.