Yıllar boyunca kadınsın sus dediniz, içinizdeki bastırılmışlığı kustunuz durdunuz, kadına şiddetin abartıldığından bahsettiniz. “Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem” cümlelerini salyalarınızla beraber köpürdettiniz. Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum derken yüzünüz kızarmadı, tecavüze uğrayan ölsün dediniz, çocuğa devlet bakardı nasılsa. Her vahşette tecavüzcüyü kolladınız. Şeytana uyan da, evliyim çocuklarım var diyen de sayenizde yırttı. Açık giyinen tacize uğramayı hak ediyordu size göre zaten. Kadına olan zulme ses çıkarmadınız.
Üç çocuk doğurmalıydı kadınlar ve o çocuklara bakmalıydı sadece. Size göre tek misyonları, hayata geliş amaçları bu olmalıydı. Çok eşlilikten bahsettiniz, dayağın faziletlerinden, kadının evden dışarı çıkmamasından. Doğru ya kadın suçluydu bir tek, zaten kadın dediğin hamile haliyle sokağa çıkmamalıydı, kara çarşaflara bürünüp evde sekiz on çocuk bakmalıydı. Mini şort mu? Terk sebebiydi, iş bulup çalışmak ne hadlerineydi ev işleri yetmiyor muydu ki?
Belki de tüm o hadiselerin başlangıç sebebi saydığınız kahkaha. Doğru ya kadınlar asla kahkaha atmamalıydı. Bu topraklarda bugün kadına şiddet artarken sizin zerre suçunuz yoktu zaten. Her şey kaderdi. Başı kesilerek çöp konteynırına atılan Münevver’in ne işi vardı erkek arkadaşının evinde? Minibüse akşamın 8’inde neden tek başına biniyordu ki Özgecan?
Gece yarısı bağdat caddesinde genç bir kadının dışarıda tacize uğramasıyla değil o saate orada ne işi olduğuyla ilgilendiniz. Pınar Gültekin, Fatma Altınmakas, Bahar Özcan, Gönül Gökçe, Yağmur Tayhan ve daha nicesi neden öldüyse muhakkak bir cevabınız oldu tabi. Öz abisinin tecavüzünü kaldıramayıp intihar eden Aysun’un ailesine dedikleriniz gibi. Öğretmeninin tecavüzüne uğrayan Cansel için düşündükleriniz gibi. Din güdümlü politikanızla ülkeyi bölüp cehenneme çevirirken en çok zararı kadınlara verdiniz. Sizin lügatınızda vatan için ya istiklal ya ölüm değil, kadınlar için: ya tecavüz ya ölüm var.