Kendimi bildim bileli plan yapıyorum. Bazen bu planlar günlük oluyor, bazense haftalık. Ama çocuk yaştan beri kısa, uzun, 5 senelik ve 10 senelik hedefler ile hayatımı şekillendiriyorum.
Hatırladığım kadarı ile ilk planımı 5 yaşında yaptım. Annem bana ilk saatini kendi kazandığı para ile aldığını söylemişti. Anneme çok özenmiştim. Ben de onun gibi olmak ve ilk saatimi kendim alabilmek istemiştim.
Ancak bir plan lazımdı? Bu nasıl olacaktı? Oldukça pahalı olan bu saat nasıl alınacaktı? Parayı kendim nasıl kazanacaktım? Hem de yaş 5ken?
İlk önce resim yapmaya başladım. Bu resimlere fiyat biçtim. Aile içindeki aile büyüklerine resim sattım. Daha sonra şan, drama ve dans dersleri almaya başladım. E tabi malum, bizimkilerin canı sıkılıyor. Bir eğlence istiyor. Evde sürekli aynı muhabbet: “Hadi bize bir şeyler söyle, hadi bize dans et!”…
“Tamam” diyorum. “Size şarkı söylerim, size dans ederim ama bir şartla! Gösteri sonu şapkamı çıkartacağım, siz de bana 5 TL vereceksiniz!”. Bunu dediğimde sanırım 8-9 yaşlarındaydım.
Daha sonra bazı yazlar limonata, bazı yazlar ise sahilde bulduğum ve boyadığım taşları sattım. Üstüne bayram harçlıkları, doğum günü hediyeleri, 23 Nisan’da eklenince tam 13 yıl sonra yeteri kadar param birikti. 1 dolar, 5 dolar. Hepsi ayıcıklı kırmızı cüzdanımdan çıktı. Yıllar sonra o hayalini kurduğum saat benimdi. Üstelik kendi param ile almıştım. Çok mutluydum!
Bu deneyimden şunu öğrendim, çalışırsan, emek verirsen ve planlarsan istediğin her şey olur…
İste. Çalış. Pes etme. Trink ödülün kapıda.
Yıllar sonra ise hayal kırıklığım tam olarak bu noktada başladı. Olmayan her hayalde, gerçekleşmeyen her hedefte kendimi sorguladım. Bilinmemezlik arttıkça da iyice bocaladım.
Ne oldu planlar? Hedefler? Aman tanrım! Acaba eksik mi çalıştım. Acaba yanlış mı istedim. Kalpten istemedim mi acaba? Acaba ben eksik miyim? Yetersiz miyim..!! Belki de hak etmiyorum…
Bugün benim doğum günüm ve doğum günüme bu şekilde gireceğimi tahmin etmemiştim.10 sene öncesi yaptığın planların gerisindeyim. Matematiğe göre yakın gelecekte de planlarım gerçekleşmeyecek. Gerçekleşmeyen planlarım yüzünden bazı günler kendimi eksik, yetersiz ve başarısız hissediyorum. Kendime kızıyorum. Kendimi suçluyorum. Sonunda umutsuzluğa kapılıyorum.Bazı günlerse akışa teslim oluyorum. Kendime güvenerek yoluma devam ediyorum ve bu inanılmaz iyi ve güvenli hissettiriyor.
Günlerden 8 kasım 2022. Sabah annem ile kahve içiyoruz. Biraz moralim bozuk. Biraz keyifsizim.
Anneme; “31 yaşıma bu şekilde girmeyi planlamamıştım” diyorum. “Anne, bu sene en çok akışta kaldığım, en teslim olduğum seneydi. Başıma çok da güzel şeyler geldi. İyi ki hepsi geldi, ama ne bileyim anne bugün iyi değilim. Üzgünüm…”diyorum. Annem “Neden üzgünsün?” diye soruyor ve cevap veriyorum; “Doğum günüme bu şekilde girmeyi planlamamıştım. “Kızım ne biliyorsun, belki allah sana çok güzel şeyler planladı. Belki henüz hayallerinin zamanı değil, sürece güven. Sonunda her şey hayırlısı ile güzel olacak . Buna eminim. Çok güzel şeyler yolda.” Diyor. Bir yandan gözleri doluyor, ama bir yandan da inanıyor. Bana. Evrene. Allaha. Enerjiye. Adını artık ne koyarsan.
1 saat sonra eve geliyorum. İçimden diyorum; “Akışta kal. Akışta kal. Sürece güven. Her şey iyi olacak.”
2 saat sonra telefonum çalışıyor. Arayan uzun zamandır konuşmadığım arkadaşım: “Vizen var mı?” diye soruyor! “Nasıl yani. Vizem var ama ne alaka?” diyorum. O da “O zaman hadi bu akşam Yunanistan’a gidiyoruz” diyor.
“İşler, okul, nasıl geleceğim!” diyorum şaşırarak ve de düşünceli bir şekilde. “Sorumluluklarım var. Öğrencilerim var. Hem Euro olmuş kaç! Nasıl gideyim öyle plansız programsız. Aklıma ilk bu düşünceler geliyor.
“Hadi ayarla. Her şey ödendi. Tura gelecekler son dakika iptal etti. Yer var. Bir şey ödemeyeceksin. Gel.” Hayır demek geliyor içimden. Hem yarın doğum günüm nasıl olacak bu. Nasıl giderim. Ama sonra, hayır demeden önce yani, akışta kalan biri ne yapardı diye düşünüyorum. Ağzımdam “Tamam.” çıkıyor “Bir bakacağım.” Önce işi arıyorum izin alıyorum. Sonra okulu arıyorum verdiğim dersi iptal ediyorum. Meğer ders iptal edebilirmişim. Bunu da ilk defa öğreniyorum.
Şu an otobüsteyim. Hep gitmek istediğim, senelerdir hayalini kurduğum Selanik’e doğru yola çıktım..
Bir saat sonra doğum günüm.
Vallahi de billahi de otobüsteyim.
Hala şoktayım.
31 yaşıma Yunanistan’da girmeyi planlamamıştım. Ancak hep Selanik’e gitmek ve Atatürk’ün evine gitmek istemiştim. Hatta tam bundan bir ay önce arkadaşlarıma ve aileme “Selanik ve Atina’ya mı gitsek? demiştim! Hala inanamıyorum. Nasıl mutluyum. Şükür doluyum. Anda kalmak, geleni kucaklamak ne kadar güzelmiş. Hep kötü şeyler olmuyor ki. Baksanıza istikamet Selanik! Tarif edemiyorum hislerimi.
Bugün yaşadığım deneyim bana çok iyi geldi. Hayatımın açık ara en güzel planlamadığım doğum günüm olacak. Şansa bakar mısınız?!
30 yaşıma girerken en akışta olacağım sene olsun ve hayat mucizeleri ile gelsin demiştim. Dürüst olayım, her gün akışta kalamıyorum. Her gün iyi hissetmiyorum. Her gün planladığım gibi geçmiyor. Ancak dün bana doğum gününü Selanik’te kutlayacaksın deseler, asla inanmazdım.
Yazının başında size saat alma hikayemi anlattım. Tam 13 sene boyunca çalışıp emek vererek aldığım saat hikayesinden. Bu hikâyede ben neye inanmıştım? “Çalış, İste, Olsun!”.
Peki doğru zaman bunun neresinde? İşte unuttuğum ve yeniden hatırladığım şey bu oldu. 13 yaşımda saati alamadım diye üzülebilirdim. Ancak o yaşta buna üzülmedim. Yaşın önemi yoktu. Biliyordum. Bir gün o benim olacaktı. Evrene güvenmiştim. Peki hangi ara bu güveni kaybetmiştim? Ne ara yaş bu kadar önemli olmuştu? Geç ya da erken. Bu zaman dilimlerini kim belirliyordu?
Demeye çalıştığım şey şu. Planlarınız istediğiniz an ve şekilde olmadı diye üzülmeyin. Belki istekleriniz hiç beklemediğiniz bir zaman karşınıza çıkacak. Belki de hiçbir zaman çıkmayacak. Çünkü çok daha iyisi var. Bu güce güvenmek ve güvenmeye çalışmak dışında yapabileceğimiz bir şey yok.
Her zaman anda ve hayatın doğal akışında olmayı getirsin bu yaş bana ve size.
Dünü bırakıp, bugüne beraber adapte olalım. Gelene ve gelecek olana kendimizi açalım. Sabırla yürüyelim hayat yolculuğunda. Kendimize inanalım. Güvenelim. Elimizden geldiğince de beklentisiz olalım, pozitif kalalım.
Bu inancı kaybettiğim de sizin hikayeleriniz bana destek olsun. Bu inancı kaybettiğinizde benim bu yazıdaki mucizem sizle olsun.
Hepinizi seviyorum.
Ayseli