Belki bir cümlem size iyi gelir… – Gülben Şaş

Belki bir cümlem size iyi gelir… – Gülben Şaş

Biz bizden neler öğrendik?
Sinirlerin bozulması, canların sıkılması ve morallerin çökmesi için şartların elverişli olduğu bir dönemdeyiz, malum. Böyle zamanlarda geri planda kalan “ilkel” hisleri hatırlamakta yarar var. Attığımız paketteki pişirme talimatlarını unutup birkaç kez çöpe geri dönüp bakmak veya çok sevdiğimiz şarkının adını googlelamak zorunda kalmamız gibi… İnsanın bir prospektüsü olmadığı için kendimizi yine birbirimizden öğreniyoruz. Yani bu insan olma işinde hep birlikteyiz. Yeryüzünde mevcut tüm hisler daha önce hissedildi. Her şeyi tek başımıza keşfetmek zorunda değiliz.

Bu düşünceyle biriktirdiğim birkaç not var. Bu bir reçete, bilirkişi raporu veya kural listesi değil. Bunları yakın bir arkadaşın sesinden okumanı tercih ederim. Gördük ki dünyanın diğer ucuyla aramızdaki mesafe bir virüs kadar. Bu kadar iç içeyken, hala benzersiz bir kar tanesi olduğumuzu düşünmemek bize iyi gelecek.

Belki benzer süreçlerden geçmişizdir ve belki benim bir cümlem bir şekilde, döne dolaşa senin feed’ine girer.

  • Hiçbir his sonsuza kadar kalmayacak. Geçeceğini bildiğimizde daha iyi olacağını da biliriz. Biteceğinin farkında olduğumuzda da minnet duymamız kolaylaşır, sahip olduklarımızın farkına varırız. İlki geleceği, ikincisi bugünü daha heyecan verici hale getiriyor.
  • İçimizden geçen tepki ve hisler için kimseye borcumuz yok. Kimsenin doğrusuna göre davranmadan hislerimizi kendimiz gibi yaşamaya hakkımız var.
  • Hissettiğimiz hiçbir şey için kimseden alacağımız da yok. Hepimiz kendi hislerimizden sorumluyuz. Belli bir karşılık beklemek yersiz. Herkesin hissi kendine.
  • Bazen sadece kendimize yetmemiz yeter. O mesaj cevapsız kalabilir, bu iş atlanmış olabilir. O gün o kadarızdır. Daha sonra görüşürüzdür.
  • Aynı zamanda kendimize yetmemiz de gerek. Farklı ruh hallerini tek başımıza tecrübe ettiğimizde onlara verdiğimiz doğal tepkilerin farkına varırız. Kendimizden başka destekçimiz olmadığı bir anda bize güvenebileceğimizi bilmeliyiz. Keyifle yalnız kalabilmek, diğerleriyle kurduğumuz bağları da güçlendirir.
  • Panik modunda enerjimizi nereye yönlendirdiğimiz de önemlidir. Canımızın sıkkın olduğu bir günde kendimize mi yükleniyoruz? Başka bir suçlu mu seçiyoruz? Kızgın mıyız, üzgün mü? Hayal kırıklığı mı var, beklenti mi? Bu sorulara cevap verebilmek bizi dürtüsel tepkilerden korur.
  • Zamanımız ve kaynaklarımız elverişliyse psikanaliz mucizesinden yararlanabiliriz. Böyle bir imkan yoksa aşabileceğimizi bildiğimiz sıkıntılar için bir acil durum planımız olabilir. Mesela kötü uyandığım bir sabah çok beklemeden spor yaparken dinlediğim şarkıları dinlemek enerjimi değiştiriyor. Düşündükçe kendi canımı sıktığım bir olayı en yakın arkadaşlarımdan birine sesli mesajla anlatmak beni rahatlatıyor. İç dünyamızın küçük bir haritasını çıkarırsak, yolumuzu kaybettiğimizde kullanacak bir kaynağımız olur.
  • Meditasyonda da bu güç var. Bu da mümkün olmadığında günlük kolay rutinlerin sakinleştirici etkisini kullanabiliriz. Örneğin ben bulaşıkları veya bazı dağınıklıkları sabaha bırakırım. Böylece güne başlarken neler yapacağımı bilirim. Bir şeyi düzenli olarak yaptığımızda üzerine “kafa yormadan” yapmaya başlarız. Bu da bize içinde gergin his olmayan bir akış yaratır, bu alanda zihnimiz dinlenir. Basit bir temizlik, yazı yazmak, müzikle yürümek, boyama yapmak gibi her gün yapacağımızdan emin olduğumuz bir şey düşünsel molamız olabilir.
  • İlhamın nereden geleceği ve kime ulaşabileceği asla belli olmaz. Deneyimler birer kişisel hikayeye dönüşüp paylaşılınca da güzel. Bu yüzden senin de notlarını okumak için sabırsızlanıyorum.